‘Yerli ve milli’ otomobilin uluslararası tahkimle sınavı

‘Yerli ve milli’ otomobilin uluslararası tahkimle sınavı
HAKKI ÖZDAL
Makine teknisyeni George Gould, Amerika Birleşik Devletleri’nin Virginia eyaletindeki Clifton kentinde küçük üreticiler ve girişimciler için bilgisayar teknolojileri desteği sağlayan “The Office of George Gould” ya da kısaca TOGG’u kurduğunda şirketini büyütüp satmayı hayal etmişti belki ama kuruluşundan 20 yıl sonra şirketinin binlerce kilometre uzaklıktaki Türkiye’nin iktisadi, siyasi ve hukuki durumunu özetleyen bir “kriz” hikayesine yol açacağı aklının ucundan dahi geçmezdi. Gould’un iktisadi girişimi “TOGG Incorporated” ile Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi girişimi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kuruluş yılları itibariyle akranlar. Gould, internet ve bilgi teknolojilerinin hızla endüstriyel üretim üzerinde etkili olmaya başladığı yıllarda harekete geçerek şirketini 2001 yılında kurdu. Aynı yıllarda ise Erdoğan ekonomik ve siyasi krizlerle yıpranmış statükonun çözümsüzlüklerine karşı hem Türkiye’nin egemen güçlerini hem de yılgınlık içindeki toplumu arkasından sürükleyecek bir rüzgar yaratan bir dizi vaat ile partisini kurdu. Ne var ki Erdoğan’ın girişimi açısından işler bir süre sonra hızla değişmeye başladı. 2011 seçimlerinden sonra yaygınlaşan otoriterleşme tartışmalarına zemin olan uygulamalar, 2013’ten sonra küresel ekonomik koşulların aleyhe dönmeye başlaması ve içeride yaşanan siyasi çatışmalar “peri masalını” giderek gerilimi yüksek bir hikayeye çevirdi. 2016’daki darbe girişimi sonrasında uygulamaya konulan OHAL yönetimi hukuki ve idari mevzuatı aşmayı sağlayacak olağanüstü koşullar yarattı. Bu koşullar iktidar sahiplerine sıra dışı bir konfor sağlasa da aynı zamanda bir “kondisyon” ve hatta “vizyon” sorununa yol açacak yan etkilere de yol açtı. TOGG’la ilgili hikaye ise tam olarak bu yan etkilerin dışa vurumudur. Erdoğan iktidarının özellikle 2016’dan itibaren dilinden düşürmediği “yerli ve milli” söyleminde bir içe dönüklük saklıdır. Bu, siyasal olduğu kadar iktisadi yanları da olan (ya da olması arzulanan) bir hamledir. Her ne kadar “tekrarlanan” 2015 seçimlerinde “İlk yerli uçağımız göklerde” sloganları reklam panolarını süslese de bu “yerli ve milli” söyleminin Başkanlık rejimi yolunda bir rüya-slogan üretmenin ötesine geçmesine çabalandı. İlk başkanlık seçiminden bir gün sonra, 25 Haziran 2018’de ilk “yerli” otomobil üretimi için adım atıldı: Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş.(TOGG) “Yerli ve milli otomobil”, politik söylemler ile iktisadi arayışların birleştiği “hibrit” bir proje gibi görünüyordu. Erdoğan yönetimine yakınlığıyla bilinen sermaye gruplarının yanında, TÜSİAD Yöneticisi Tuncay Özilhan’ın Anadolu Grubu ve bir dönem iktidar tarafından “eski vesayet güçleri” arasında sayılan İnan Kıraç’ın Kök Grubu, Varlık Fonunun en büyük hissedarı olduğu Turkcell ve uzun süredir hükümetin bir bileşeni gibi davranan TOBB da bu girişim de yer alıyordu.  Sermayenin çeşitli kesimleriyle devlet olanaklarını birleştirecek bir “büyük proje” görüntüsü… TOGG, kuruluşundan 17 ay sonra, 27 Aralık 2019’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla, üreteceği araçların tanıtımını yaptı. Ne var ki kısa sürede “yerli ve milli” otomobilin tasarımcısının bir İtalyan şirketi olduğu anlaşıldı. TOGG’u “yerli ve milli” yapan üretim denmişti ve üretimin Gemlik’te, 2 milyon metrekare alan üzerine kurulu, yılda 175 bin üretim kapasitesine sahip bir fabrikada yapılacağı söyleniyordu. Bu büyük girişim için .tr uzantılı web adresi de alınmıştı: togg.com.tr. Doğal olarak küresel oyuncu olma iddiasındaki TOGG şirketinin, togg.com alan adını da almış olması lazımdı. Öyle ya, böylesine büyük bir girişimin marka adının internetteki izdüşümü olan alan adının halihazırda bir başkasına ait olduğunu fark etmemesi mümkün müydü? Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü'nün (WIPO) Eylül ayı başında verdiği bir karar bu soruyu cevapladı. WIPO’nun 1 Eylül tarihli kararı aynı zamanda TOGG’un  “yerli ve milli otomobil” sürecini en amatör girişimcilerde dahi görülemeyecek bir umursamazlıkla yürüttüğünü gösterdi. TOGG, togg.com alan adı için WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezine, bu alan adını 18 yıldır kullanan The Office of George Gould'u 21 Haziran 2021’de yani Erdoğan’ın tartışmalı Kanal İstanbul Projesinin temel atma töreninde müstakbel yatırımcılara uluslararası tahkim üzerinden güvence vermesinden tam beş gün sonra şikayet etti. Erdoğan’ın güvence olarak gösterdiği o tahkim kuruluşlarından biri olan WIPO, TOGG’un şikâyetini 29 Haziran’da işleme koydu. Ancak TOGG, 6 Temmuz’da “The Office of George Gould” ile uzlaşmak istediğini belirterek bu başvuruyu geri çekti ve WIPO davayı 11 Ağustos’a kadar askıya aldı. Bu tarihe kadar herhangi bir uzlaşma bildirilmediği için dava 12 Ağustos 2021'de yeniden başladı ve 24 Ağustos’ta dosyaya tek sorumlu Hakem olarak Matthew Kennedy  atandı. Şikâyetçi  TOGG’un temsilcisi Gün+ Partners Şirketi “George Gould’un alan adıyla ilgili herhangi bir hakkı veya meşru bir menfaati” bulunmadığını iddia ettiği dava dilekçesinde: “TOGG markaları Türkiye dâhil dünya çapında bir itibara sahiptir. Davalının [bu] markalarından haberdar olduğu kesindir. 27 Aralık 2019'da TOGG araçlarının lansmanı çok geniş bir alanda duyuruldu. TOGG markaları, lansmandan önce ve sonra medyada sıklıkla yer aldı. Davalının, bu harika ürün lansmanı nedeniyle muazzam bir izlenim yaratan TOGG markasının yüksek itibarından haksız menfaatler elde etmek amacıyla, ihtilaflı alan adını kötü niyetle elinde tutması muhtemeldir” ifadelerini kullandı. Başka bir deyişle, avukatlar “harika bir lansmanla muazzam bir izlenim yaratmış, yüksek itibarlı TOGG şirketinin alan adını 18 yıl önce almış olan George Gould bunu bilmiyor olamaz” diyerek ihtilafı Gould’un “kötü niyetine” bağladı. George Gould ve temsilcileri, alan adının 2003’te oluşturulduğunu söyleyerek kendilerini savundu. Alan adı verilerini içeren Whois’e göre 13 Temmuz 2005’te şirketin adı tescillenmiş. Togg.com alan adına sahip olan “The Office of George Gould”, 2010 yılında TOGG Inc. işletme adı ve alan adı da dahil olmak üzere varlıklarını CedarPC Inc. adlı bir şirkete satmış. Bu şirket daha sonra T.C.B. Associates, Inc. ile birleşmiş. Davalı aynı veriler üzerinden web sitesinin çözümlendiği başka örnekler de göstermiş. Şu anda togg.com alan adı kullanıcılarını tcbinc.com (TCB – Taking Care of Business, Inc.) sitesine yönlendiriyor. Bu şirket de Virginia’da bulunuyor. Gould, bu adı 18 yıldır kullandığını, şirketini satmış olsa bile müşterileriyle halen bu isim üzerinden bağlantı kurduğunu söyleyen Gould, savunmasını şöyle sürdürüyor: “Davacı, 2018 yılında kurulmuş, hiçbir şey üretmiyor, hiçbir şey satmıyor, müşterisi ve ürün itibarı yok ve bir markanın fiili kullanımının gerekli olmadığı bölgelerde yakın tarihli çeşitli ticari marka tescilleri elde etmiş durumda.” Tahkim kuruluşunun TOGG’un talebini reddettiği kararında ise bu durum davacı için çok daha “can yakıcı” biçimde ifade ediliyor. Kararda Gould’un kötü niyetle hareket ettiğine dair hiçbir kanıt olmadığından ve dahası bu alan adının 18 yıldır kullanıldığından bahsediliyor. WIPO, şikayetçinin 2018’de TOGG'u marka olarak seçtiğinde ihtilaflı alan adının zaten kayıtlı olduğunu bilmekle yükümlü olduğunu ve davalının yıllar sonra böyle bir otomobil markasının ortaya çıkacağını bilmesinin mümkün olmadığını söyleyerek Gould’un bu alan adını TOGG’a satmak gibi bir girişimde de bulunmadığına dikkat çekiyor. Dahası Tahkim, TOGG ve hukuki temsilcisinin karşı taraf için öne sürdüğü “kötü niyet” iddiasını kabul edilebilir bulmadığı gibi terse çeviriyor: “Bu nedenle Tahkim, ŞİKAYETİN KÖTÜ NİYETLE YAPILDIĞINI ve İDARİ İŞLEMİN KÖTÜYE KULLANILMASINI İÇERDİĞİNİ beyan eder.” Yakın zaman önce müstakbel Kanal İstanbul yatırımcılarına güvence olarak işaret edilmiş uluslararası tahkim, yerli otomobil TOGG için, mealen, “bunca zamandır aklınız neredeydi” ve “asıl kötü niyetli siz görünüyorsunuz” diyor. Bunca tumturaklı bir girişim için hazin bir hukuki final! Ama bu sonuca giden yollarda, ülke içinde hukuka ve fikri haklara karşı yıllardır sürdürülen bir tutumun, arzulanan mahkeme sonuçların içeride kolayca elde edilmesinin yol açtığı bir kayıtsız keyfiliğin izleri görülmüyor mu? Unutmayalım ki Türkiye aylardır “çökme” sözcüğüyle ifade edilen olayları tartışıyor.