Yaşananlara sebep olanlardan sorulacak bir hesap var

Yaşananlara sebep olanlardan sorulacak bir hesap var
AV. EMİNE ÖZHASAR
6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş ve Gaziantep merkezli olarak gerçekleşen depremlerin üzerinden iki hafta geçti. Şok ve üzüntü anını atlattıktan sonra depremzedelerin ilk yaptığı şey yardım istemek, uzaktakilerin ise bölgedeki yakınlarından haber alabilmek oldu.  Haberleşme, günümüzde internet servis sağlayıcıları ve GSM operatörleri aracılığıyla gerçekleşiyor. Bu, internetin hayatımızın merkezinde olduğu anlamına geliyor. Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom gibi Türkiye'de mobil iletişimi sağlayan GSM operatörleri, yıl boyunca yaptıkları reklamlarda çekim gücünü artırdıkları ve "yüksek çekim gücü sayesinde doğudan batıya tüm Türkiye'yi kesintisiz olarak birbirine bağladıklarını" iddia ediyor. 

Dronecell, sessiz sedasız yayımdan kaldırıldı

Hatta Turkcell, 2018 yılında, olası afet durumlarında iletişimin kesilmesini engellemek için "Dronecell" adını verdiği bir teknoloji de geliştirmiş ve bunu "Her türlü doğal afet ve arama kurtarma çalışmalarına çekim gücü sağlamak üzere Turkcell'den Dronecell, Türkiye'nin teknolojisiyle Türkiye'nin hizmetinde” ifadelerinin yer aldığı bir reklam filmiyle tanıtmıştı. Film, "Hiçbir zaman kullanmamak dileğiyle” temennisiyle bitiyordu. Temennileri gerçek oldu ve Dronecell teknolojisi hiçbir zaman kullanılmadı.  Zira Dronecell, depremlerden etkilenen illerde hiçbir şekilde faaliyet göstermedi. Bu sebeple de Turkcell sert eleştirilere maruz kaldı. Dronecell teknolojisi için kendi internet sitesinde ayrı bir tanıtım sayfası da oluşturan Turkcell, bu sayfayı 6 Şubat’ta yaşanan depremlerden sonra sessiz sedasız bir şekilde yayımdan kaldırdı. Geriye dönük arşiv taraması yapıldığında, sayfanın en son 9 Şubat’ta aktif olduğu görülüyor. 10 ilin etkilendiği depremde Dronecell teknolojisi kullanılmadığı gibi GSM operatörlerinin baz istasyonları da işlevsiz kaldı. Bu işlevsizlik nedeniyle bölgeyle iletişim kurmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Bölgedekilerle telefon görüşmesi yapılamadı, medya kuruluşları enkaz alanlarından yayın yapmakta zorlandı. Öyle ki Fox Tv sunucularından Ezgi Gözeger, depremin beşinci günü (11 Şubat Cumartesi) İstanbul’dan yaptığı yayında “Samandağ'ın köylerinde durum çok kötü ama oradaki durumu alamıyoruz. Çünkü oraya giden muhabirimize ulaşmamız çok zor. Belli ki orada cep telefonu, internet ve iletişime dair hiçbir imkân kolaylıkla erişilebilir durumda değil. Biz her türlü teknolojiyle Samandağ'a gönderdiğimiz muhabir arkadaşımızdan resmen bilgi alamadık” ifadeleriyle GSM operatörlerinin bölgedeki başarısızlığının boyutunu ortaya koydu. Bu nedenle depremzedeler, depremden etkilenip etkilenmediklerini ve ne durumda olduklarını yakınlarına bildiremedi. Hâl böyle olunca, deprem bölgesinde yaşamayanlar, oradaki yakınları hakkında endişelendi ve bilgi almak için sosyal medyaya yöneldi. Binlerce insan, deprem bölgesinde yer alan adresler paylaşıp ilgili konumdaki son durumu öğrenmeye çalıştı ve öğrendikten sonra da arama-kurtarma ekipleri ile yardım organizasyonlarına yönlendirmelerde bulundu.

Erişimi engellemek, enkaz altındakileri ölüme terk etmek demek

Sosyal medyada bu konuda yoğun bir seferberlik sürerken, depremde arama kurtarma çalışmalarında kritik eşik olan 72 saat dolmadan, 8 Şubat günü saat 16.06 itibarıyla Twitter ve Tiktok'a erişim engellendi. Gazeteci Cüneyt Özdemir, bu engellemeden yaklaşık bir saat sonra “Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi, bana, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un hükümlerine dayanarak kısıtlama yaptığı bilgisini iletti” açıklamasını yaptı. Depremzedeler can derdindeyken BTK’nin Twitter’a erişimi engellemesi, “enkaz altındayım” tweet’leriyle adresini bildirip yardım çağrısında bulunan binlerce kişinin ölüme terk edilmesi demekti. Bu linkteki görselde o gün internet sansürüne dair yaşananlar adım adım anlatılıyor. 

BTK yetkilileri ve GSM operatörleri bu ölümlerin sorumlularındandır

Tekelleşmenin sorumluluğu ve sonuçları vardır, olmalıdır. Mobil iletişimi tekeline alan operatörler de bu sorumluluktan münezzeh değildir. Gerek Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği gerekse Elektronik Haberleşme Kanunu bu sorumlulukları düzenler ve operatörlere, afet halinde kesintisiz iletişimi ve afet bölgesinde yeterli kapasitede mobil ve yedek haberleşme sistemini sağlaması gerektiğini söyler.  Sermaye sahipleri yeterli alt yapıyı kurmadığı ve herhangi bir acil durum planları da olmadığı için deprem sonrasında bölgeyle iletişim kurmak imkansız hâle geldi. Böylelikle hem enkaz altındakilerin yerlerini bildirme imkânı hem de arama kurtarma çalışmalarının organize bir şekilde gerçekleşme ihtimali ortadan kalktı.  GSM şirketlerinin yetkilileri ile BTK yetkilileri, depremdeki can kayıplarının müsebbiblerindendir.  GSM şirketlerinin yetkilileri, operatörleri deprem ve sonrasında başarılı hizmet veremediği; BTK yetkilileri ise on binlerce kişinin enkaz altında olduğu, yüz binlerce kişinin depremden etkilendiği bir ortamda depremzedelerin seslerini duyurabildiği tek kanala bant daraltma uyguladığı için bu ölümlerin sorumlularındandır. BTK, enkaz altında kalanların; bant daraltma nedeniyle ailesine, AFAD'a ve arama kurtarma ekipleri ile yardım organizasyonlarına ulaşamamasına ve birçok insanın ölümüne neden olmuştur.

Sorulacak bir hesap var

"Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim" diyor, Alman gazeteci Ulrike Meinhof. Ulrike'ın öfkesini anlayıp saygı duymakla birlikte affına sığınarak, ben “öfkeli olmaktansa hesap sormayı yeğlerim” diyebilirim belki. Giden her can, tırnağı taşa değen her bir insanın müsebbibi olanların, sebep olduklarının bedelini ödemesi için hesap sormayı yeğlerim.  Muktedire biat etmesiyle meşhurların, yaşadıklarımızın faturasını asıl sorumlulara kesip hesap sormak yerine zayıf olana düşmanlıkları, karşısında kaplan kesildiği mültecilere öfke kusmaları ve “yağmacı” diye depremzedeleri sokak ortasında döverek öldürmeleri, elbette bir tercihtir. Tıpkı asıl sorumlulara hesap sormak gibi.  MLSA Hukuk Birimi, yaşadığımız afet sonrasında, yıkımın katlanmasında payı olanlar arasında yer alan BTK yetkilileri ve iletişim operatörleri hakkında suç duyurusunda bulundu.  Zira imkânı varken yapmadıklarıyla yaşananlara sebep olanlardan sorulacak bir hesap var, sorumluların vereceği bir hesap var.