Sosyal medya: İfade özgürlüğü için dost mu düşman mı?

Sosyal medya: İfade özgürlüğü için dost mu düşman mı?
  • Gazeteci Demirel: Twitter, Kürtçeyi sansürledi
  • ARTICLE 19: Sosyal medya platformları hesabınızı kapattıysa, bize ulaşın!
  • Özturan: Mecraların kendilerini var edenin kullanıcılar olduğunu hatırlamaları gerek
  • Avukat Deniz-Atalar: Ticari kaygılarla etik konusunu arka planda bırakıyorlar
BARIŞ ALTINTAŞ
“Bu suni bir cevap, insani değil! Karşımda duyguları anlayan bir insan olsa, beklerim, bir hafta, iki hafta ne kadarsa, sorun değil!” 2002’den beri İsrail - Filistin sorunuyla ilgili dünyanın önde gelen Batılı haber ajanslarında da yayınlamış görsel ve videoları paylaştığı YouTube kanalı “terör örgütü” yanlısı olarak tanımlanıp kapatılan Filistinli gazeteci Muath, hesabının açılmayacağına dair aldığı mesaj karşısında hissettiği çaresizliği bu sözlerle anlatıyor. “Onlarca başvuru yaptım, videolara bağlantıları paylaştım. Sonuç olarak, aynı görseller diğer hesaplarda kaldı. Hep aynı cevabı aldım: Başvurunuz reddedildi.” Muath, sayıları giderek artan sosyal medya platformları tarafından hesabı kapatılmış onlarca kullanıcıdan biri. İfade özgürlüğüne yönelik baskılar, sivil toplum ve gazetecileri bu platformlara mahkum ediyor ama bu şirketler, muhalif sesleri baskıcı hükümetlerden içerik kaldırma talebi dahi gelmeden bastırmakla suçlanıyor. Örneğin, birçok dijital hak örgütü başta Facebook Inc. şirketleri olmak üzere Twitter, TikTok, Google, YouTube, Venmo, Wikipedia ve Zoom tarafından Muath gibi birçok Filistinliye ait şiddet içermeyen yüzlerce hesabın, paylaşımın ve hashtagin silindiğini belgeledi. Londra merkezli ifade özgürlüğü kuruluşu Article 19, #MissingVoices (Eksik Sesler) kampanyasıyla hesapları askıya alınan gazeteci, yazar, sanatçı ve aktivistlerin hikayelerini paylaşıyor. Filistinli gazeteci Muath da hikayesini işte buradan duyurdu.

‘Algoritmalar çoğulculuğa zarar veriyor’

ARTICLE19’e göre, sosyal medya şirketlerinin uyguladığı içerik yönetim yöntemleri, internette söyleyebileceklerimiz, okuyabileceklerimiz veya izleyebilecklerimiz üzerinde platformlara olağanüstü bir güç veriyor. ARTICLE19 Avrupa ve Orta Asya Ekibi lideri Sarah Clarke, “Buna rağmen, sosyal medya platformları algoritma kullanımından doğan sorunlar da dahil olmak üzere içerik moderasyonunda uyguladıkları yöntemlerle ilgili olarak hesap vermiyor” diyor. Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü Gürkan Özturan’a göre ise dijital mecraların özellikle son on yıldaki tekelleşme girişimleri, haber alma kaynaklarını kendilerine bağımlı hale getirme çabaları, algoritma aracılığıyla belirli görüş ve kesimlere ayrımcılık yapması uzun zamandır bir sorun olmaya devam ediyor. Platformlarda asimetrik bir ilişki ile belirli içeriklerin öne çıkarıldığı ve bunun da toplumun düşünce yapısından oy verme pratiklerine kadar birçok konuda yönlendirilmesine neden olabildiğinin belgelendiğini söyleyen Özturan, “Elbette burada kastettiğim, tüm dijital mecraların ülkelere temsilci atayarak içerik politikalarını iktidarların insafına bırakmaları gerektiği değil. Aksine, algoritmalarını açarak bunu kişiler için özelleştirirken dışarıdan müdahalelere kapalı hale gelecek şekilde ve çoğulcu düşünceyi barındırabilecek bir ortamda yapmaları” diyor.

Twitter’dan Kürtçeye sansür 

Article 19’nın peşine düştüğü seslerden bir tanesi de Türkiye’de eksiltilmişti. Geçtiğimiz yıl, Yol TV’nin ve aralarında Murat Bayram, Mevlüt Oğuz ve Ferid Demirel’in de olduğu gazetecilerin Twitter hesapları gerekçe gösterilmeden askıya alınmıştı. Hesapların Kürtçe haber paylaşıldığı için askıya alındığı düşünen gazeteci Demirel, “2012 yılından bu yana kendi adımla kullandığım hesabım, Mart 2020’de bir sabah askıya alındı. Kafka’nın ‘Dönüşüm’ romanındaki cümle gibi oldu ama sahiden de bir sabah uyandım ve hesabımın askıya alındığını gördüm” dedi. Peki hesabı bu şekilde askıya alınan bir gazeteci neler yapabilir? Demirel, tüm prosedürleri araştırdıktan sonra Bianet Kurdî’ kurumsal hesabını açtırabildiğini ancak kişisel hesabını açtıramadığını söylüyor: “Twitter’in resmi itiraz süreçlerinin hepsini onlarca kez izledim. Sonuç alamayınca, Twitter’in basın servisine mailler yazdım. Türkiye’deki PR şirketinden yetkililerle görüştüm. Yine Türkiye’deki hukuk işlerini yürüten hukuk bürosu ile irtibat kurdum. Ama nafile...” Demirel, nedeni belli olmasa da Twitter’dan hayatının sonuna kadar yasaklanmış olabilir: ”Son olarak da Twitter’ın ‘topluluk kurallarını ihlal ettiğim’ gerekçesiyle bir daha hesap açmamak üzere ismimin ‘kara listeye’ yazıldığını fark ettim. Geçen ay, Apple hesabımı kullanarak kendi adıma bir hesap açtım. Şimdiye kadar kapatmadılar ama belki bu söyleşiyle hesabımı fark edip kapatabilirler.”

Başka bir internet mümkün mü?

Son yıllarda Sosyal İkilem gibi belgeseller ve teknoloji şirketlerinin eski çalışanlarının itirafları, sosyal medyanın hayatın ve toplumun dokusuna verdiği zarar verdiğini savunanların artmasına yol açtı. Peki sivil toplum, sosyal medya şirketlerinden ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel özgürlüklere saygı duyması yönünde bir beklenti içinde olmalı mı? Ankara Barosu Bilişim, Teknoloji ve Hukuk Kurulu Başkan Yardımcısı Avukat Gülşah Deniz-Atalar, platformların ifade özgürlüğüne saygı duyması konusunda yüksek beklentilere sahip olmanın naifçe olduğunu düşünüyor: “Dezenformatif içeriklerin engellenmesi teknik olarak bu kadar zor değilken ticari kaygılarla etik konusunu arka planda bırakıyorlar. Bu konuda da yapabileceğimiz bir şey yok ne yazık ki. Özellikle son dönemde aşı karşıtlarının kolayca örgütlenip her türlü içeriği manipüle etmelerinin önüne geçilmemesi bile bu şirketleri sorgulamak için yeterli.” Ancak herkes bu kadar karamsar değil: ARTICLE 19, bu bağlamda sivil topluma büyük sorumluluk düştüğünü söylüyor. Kurum #MissingVoices kampanyası aracılığıyla Türkiye’de içeriği veya hesapları platformlar tarafından gerekçesiz kaldırılmış kullanıcılardan tanıklıkları topluyor ve platformlara hesap sorabilmek için Türkiye’deki herkese çağrıda bulunuyor: “Kurallara uyduğu halde sosyal medyada paylaşımları kaldırılan herkesin buradaki anketi doldurarak bizimle hikayesini paylaşmasını istiyoruz.” Gürkan Özturan da ARTICLE 19 ile benzer düşünüyor: “Önceki yıllarda birçok kez sivil toplum ve bağımsız haberciler çeşitli mecraları öne çıkararak bu dijital sansür uygulamalarının etrafından dolaşmaya çalışıp başarısız olmuştu. Günümüzde bu kadar dağınık, bağımsız merkezin böyle bir yapıyı alt etmesi ne kadar mümkün emin değilim. Ancak toplu bir halde uyarı niteliğinde bir eylem yapılmadığı takdirde mecraların bu kıymetli bilgi kaynaklarının değerini de anlayabileceğini düşünmüyorum. Mecraların, aslında kendilerini var eden şeyin kullanıcılar ve yayıncılar tarafından oluşturulan içerik olduğunu hatırlamaları gerekiyor.” Hesabı Twitter tarafından gerekçe gösterilmeden kapatılan gazeteci Demirel, alışkanlıklardan ve “popüler” olandan vazgeçmenin zor olduğunun farkında olsa da, başka platformlarda kendi sesini duyurmayı düşündüğünü söylüyor. Demirel’e göre, gazeteciler belirli mecraların dışında da kendilerini ifade edebileceği mecralar oluşturmaya çalışmalı: “Nasıl ki başka bir dünya mümkün diyorsak, başka bir sosyal medya mümkün de diyebiliriz!“