İktidarın ikinci sosyal medya yasa tasarısı yolda

İktidarın ikinci sosyal medya yasa tasarısı yolda

“Dezenformasyon yalan haberle mücadele” gerekçesiyle gündeme gelen yasa teklifini değerlendiren CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Gülşah Deniz Atalar, “Ne yazık ki dezenformasyon konusunda bilimsel temellerin izleneceği yönünde çekincelerimiz var” diyor

ESRA KOÇAK MAYDA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “milli güvenliği tehdit ediyor” diyerek hedef aldığı sosyal medyaya ilişkin yasa tasarısı bir süredir Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) masasında. İktidar, “Dezenformasyon engellenecek, atılacak adımlar gençleri daha huzurlu hale getirecek” ve “Yalan terörünün önüne geçilecek” diyerek yazdan bu yana üzerinde hazırlanmakta olan tasarı üzerinde çalışıyor. Yaz aylarında yaşanan orman yangınlarına ilişkin yapılan sosyal medya paylaşımlarının ardından Cumhurbaşkanı, kurmaylarından “yalan haber ve dezenformasyonla mücadele” edilmesi için bir yasa tasarısı hazırlamalarını istedi.

İnternet medyası da teklifte yer alacak

Meclis kulislerinde yasanın yeni yılda genel kurula gelmesinin beklendiği konuşulurken, yasa teklifinin kapsamına, internet medyasının da alınması gündemde. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın başkanlığında yürütülen çalışmalara Adalet, Ulaştırma, İçişleri Bakanlıkları ile Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dijital Mecralar Komisyonu başkanları da katılıyor. Yasanın içeriğine ilişkin AKP’li kaynaklardan bir açıklama yapılmasa da sosyal medya üzerinden yalan haber yapan ve yayanlara 5 yıla kadar, hakaret edenlere ise 2 yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü yine kulislere yansıyan bilgiler arasında. AKP’nin üzerinde çalıştığı teklifte “dezenformasyon” ve “yalan haber” ilk kez tanımlanarak, dezenformasyon içerikli paylaşım “organize, örgütlü, belli bir amaca yönelik olması” halinde cezaya tabi tutulacak; bu paylaşımların içeriği Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) bünyesinde kurulacak bir başkanlık tarafından incelenecek.

Fon alan medya kuruluşları da hedefte 

Medyascope başta olmak üzere birçok medya kuruluşunun yurt dışından aldığı fonlar da sosyal medya yasasıyla birlikte tartışmaya açılmış, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise bunu ‘beşinci kol faaliyeti’ olarak yorumlamıştı. Yapılacak yeni düzenlemeyle bu kuruluşların Türkiye’de ofis açması ve hangi fonlardan destek aldığını ilan etmesi zorunlu hale gelecek. Ayrıca gündemdeki bu düzenlemeyle internet sitelerine künye ve adres bildirim zorunluluğu getirilecek. İçeriği genişletilen tasarıda haber siteleri çalışanlarını ilgilendirecek maddelerin de olacağı konuşuluyor. Düzenlemenin yasalaşması halinde haber sitelerinin çalışanları da gazete ve televizyon habercileri gibi basın yasasına tabi olabilecek ve basın kartı alabilecek. Ayrıca haber siteleri gazeteler gibi Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilecek. Her ne kadar kulisler bu konuda hareketli olsa da, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ne (MLSA) konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi avukat Gülşah Deniz Atalar, ellerinde henüz tasarıya ilişkin bir veri olmadığını belirtiyor. Atalar, dezenformasyon, yalan haber gibi kavramların muğlak ifadeler olduğunu belirtirken bunlara ilişkin cezalara dair de şunları söylüyor: “Henüz yeni sosyal medya yasası ile ilgili bir bilgi yok. O sebeple de öngörülecek cezalar ya da bu cezaların nasıl uygulanacağı konusunda yorum yapmak için de erken. Kulis bilgileri ise hükümetin yalan haber ve dezenformasyonla mücadeleye ilişkin bir düzenleme yapmak isteği olduğu yönünde. Ancak netleşen bir şey yok. Temmuz 2020 değişiklikleri sonrası muhalefet partileri ve bilişim, sosyal medya, teknoloji gibi konularla ilgilenen sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşların tepkisi üzerine TBMM çatısı altında Dijital Mecralar Komisyonu adı altında bir ana komisyon kuruldu. Bu komisyon çalışmalarına başladı. Komisyonun çalışmaları sırasında toplantıların gidişatına göre bizler de oluşabilecek taslağa ilişkin fikir sahibi olacağız.”

“Dezenformasyon ve yalan haberin ne olduğunun belirlenmesi en büyük problem”

Teklifte en büyük problemin yalan haber ve dezenformasyonun ne olduğunun belirlenmesi konusunda yaşanacağına dikkat çeken Atalar 2007 yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı internet yasasındaki değişikliklerle yapılanları şöyle anlatıyor: “Bu yasa bugüne kadar birçok değişiklikten geçti bu değişiklikler zaman zaman Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilen kanun maddelerine de sebep oldu. AYM kararlarına rağmen aynı maddelerin yeniden kanuna girdiğine de şahit olduk. Fakat bu değişiklikler her geçen gün bu yasanın bir sansür yasasına dönüşmesine sebep oldu. Kanunun yürürlüğe girmesi ve değişikliklerle beraber haber alma, haber verme hakkı ve özellikle ifade özgürlüğü sistematik bir şekilde ihlal ediliyor. Bu baktığımız çerçeveden ne yazık dezenformasyon konusunda da bilimsel temellerin izleneceği konusunda çekincelerimiz var. Bilindiği üzere sistemde sadece dezenformasyondan kaynaklı dolaşım yok, mezenformasyon (misinformation) ve malenformasyon (malinformation) da dolaşıma giriyor. Bu tanımların açıkça yapılması gerekiyor. Komisyon bu konuda bilimsel bir çalışma yürütmek zorunda.” Atalar, sosyal medya yasası geçen yıl çıkmış olmasına rağmen, hükümetin neden yeniden bir yasa teklifine ihtiyaç duyduğuna ilişkin de şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Hükümet Temmuz 2020’de çıkardığı yasayı hazırlarken muhalefet partileri de dahil olmak üzere kimsenin görüşünü almadı; oldu bittiye getirerek genel kuruldan geçirdiler. Paydaşlarla da konuşulmadan yapılan ve teknik yeterliliği olmayan bir yasa teklifiydi. Bu sebeple hükümetin aklında uygulamak istediği ile sonuçta ortaya çıkan başka bir şey oldu. Aslında en büyük sebep bu. Çünkü sansür mekanizmalarını daha fazla işletip, dijital hafızayı temizlemek ve sosyal medya şirketleri üzerinden gelir elde etmek üzerine var edilen bir düşünce ile yapılan değişiklik sonucunda istenen sonuca tam olarak ulaşılamadı. Fakat yasa yapım sürecinde ve sonrasında sürekli söylediğimiz gibi dijital hafızanın silinmesi için hem kişilik hakları hem de unutulma hakkı şemsiyesinin altına sığınıldı, “unutulma hakkı” asla kullanılmaması gereken şekilde kullanılmaya başladı ve içerik çıkarmalar yaygınlaştı. Bu içerik çıkarmalar vatandaşın doğru bilgiye ve dijital hafızaya erişim hakkı önünde büyük bir engel olarak her geçen gün artarak devam ediyor.”

“Fon alan haber sitelerine ilişkin düzenlemenin aynı yasada yer alması mümkün değil”

Atalar, yine son zamanlarda hükümetin hedefindeki fon alan haber sitelerine ilişkin bir değişikliğin bu yasa teklifinde yer almasının mümkün olamayacağını şu sözlerle açıklıyor: “Yalan haber ve dezenformasyon konusunda yapılacak değişiklik ile bu bahsedilen hukuki düzenlemenin aynı yasa içinde yapılması hukuken mümkün değil. Bu kuruluşlar, farklı farklı hukuki metinlerde düzenlenen kuruluşlar, yine bu konuyla ilgili de dezenformatif bilgiler dışında bir bilgi dolaşmıyor. O sebeple nasıl bir düzenleme olacağı ya da kuruluşları nasıl etkileyebileceğini söylemek zor.”