İktidara yakın medyanın sosyal ağların seçim öncesi algı operasyonu yaptığı iddiası doğru mu?

İktidara yakın medyanın sosyal ağların seçim öncesi algı operasyonu yaptığı iddiası doğru mu?
Hükümet yanlısı basın organları, Twitter ve Facebook gibi mecraların muhalefeti desteklediği ve seçim öncesi algı operasyonu yaptığına dair haberler yayımlıyor. Uzmanlar ise buna dair bir veri olmadığını belirterek var olan basın özgürlüğü problemine dikkat çekiyor
BARIŞ ALTINTAŞ
14 Mayıs’ta yapılacak olan Türkiye’nin belki de en kritik seçimleri öncesinde hükümet yanlısı birçok gazete, sosyal medya platformlarının muhalefeti desteklediğine ve bu platformların Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Cumhur İttifakı karşıtı olduğuna dair iddialarda bulunuyor.  6 Şubat’ta gerçekleşen depremlerden iki gün sonra Twitter’a erişim 9.5 saat boyunca engellenirken Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) da 1 Nisan'da yaptığı düzenlemeyle sosyal ağ sağlayıcılarının, yetkililerden gelen başvurulara 48 saat içinde yanıt vermesini zorunlu hale getirdi. BTK, aynı düzenlemeyle Cumhuriyet savcılarına belirli durumlarda sosyal medya platformlarının bant genişliğinin yüzde 90 oranında daraltılmasını talep edebilme yetkisi de verdi. Tüm bunlar, iktidarın seçim öncesinde, sırasında veya sonrasında sosyal medya platformlarını kapatmaya yönelik adımlar atabileceği kuşkusunu doğurdu.  Hükümet yanlısı basın ise iktidarın bu tür adımlar atmasını kolaylaştırmak istercesine, olası bir erişim engeline gerekçe yapılabilecek haberler yayımlıyor. İktidara yakın basın organlarının, ocak ayı itibarıyla, sosyal medya platformlarının AKP aleyhine manipülasyonlar yaptığını anlatan haberlere yer vermeye başladığı ve mart ayıyla birlikte bu haberlerin yoğunlaştığı görülüyor. Örneğin, 1 Şubat’ta Yeni Akit gazetesinde yayımlanan bir haberde, yaklaşan seçimler öncesinde sosyal medya platformu Twitter üzerinden algı operasyonları yapıldığı iddia edildi. Haberde, "Twitter’ın Türkiye'de yeni açılan hesaplara sunduğu 'öncelikli takip' önerilerinde siyasi manipülasyon izine rastlandı. Twitter'da hesap açan her kullanıcıya önerilen hesapların büyük oranda muhalif kişi ve kuruluşlar olduğu belirlendi” ifadeleri yer aldı. Ancak haberde bu iddiayı destekleyecek bir veri analizine yer verilmedi. İddialar hakkında konuşan Bilişim Hukukçusu Gülşah Deniz-Atalar şunları söyledi:  “Bu verilerin gerçeği yansıttığına dair bir bulgu yok, aksine sosyal medya platformlarının hükümeti kollayan adımlar attığını geçmişte gördük. Ayrıca seçime, medyanın iktidar kontrolünde olduğu bir ortamda girdiğimiz bir gerçek. Acaba sosyal ağlarda hesaplarının az göründüğünü öne süren iktidar gazetecileri neden bu noktadan bahsetmiyor?" 

Facebook ‘operasyon’ düzenliyor mu?

Bu tür haberlere bir diğer örnek, Sabah gazetesinin 16 Mart tarihli "Twitter'da seçim öncesi büyük operasyon!" başlıklı haberi. Haberde, Twitter'ın Türkiye'de seçim öncesi büyük bir operasyon başlattığı öne sürüldü ve muhalefeti destekleyen hesapların öne çıkarılarak hükümet yanlısı hesapların baskı altına alındığı iddia edildi. Yine, Takvim gazetesinin 16 Mart tarihli "Twitter'dan 'sana özel' seçim operasyonu" başlıklı haberinde, hükümet yanlısı hesapların Twitter'da sansürlenerek muhalefete destek sağlandığı iddia edildi. Benzer şekilde Haber 7, 22 Mart tarihinde web sitesinde yayımladığı "Twitter, Türkiye'ye operasyon çekti! Okunmasın diye Yavuz Ağıralioğlu gündemden çıkarıldı" başlıklı yazıda Twitter'ın, partisinin seçim politikasını eleştirerek istifa eden İyi Partili Yavuz Ağıralioğlu'nun hesabını gizlediği ve muhalefetin sesini yükselttiği öne sürüldü. Haberde, Twitter'ın Türkiye'deki seçimlere yönelik manipülasyon yaparak muhalefeti desteklediği ifade edildi. Aynı gün benzer içerikli bir haber de Anadolu Ajansı tarafından yayımlandı. Teknoloji devlerinin politikalarını takip eden ve siyasi dijital reklam verilerini de inceleyen Gözlemevi Direktörü Handan Uslu, bu iddiaları desteklemek için yeterli veri olmadığını söylüyor:  “Elimizde Meta’nın herhangi bir siyasi görüşü destekleyeceğine dair bir veri yok ve anektodal örnekler de bu iddiayı desteklemiyor. Örneğin, Osman Gökçek’in, 511 bin takipçili Instagram hesabında paylaştığı bazı reels içerikleri 3 milyon 600 bin izlenmeye ulaşmış.” Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu olan Osman Gökçek, AKP’nin Ankara 2. Bölge 5. sıradan milletvekili adayı oldu. Ancak Uslu, Instagram ve Facebook’u bünyesinde bulunduran Meta’nın, içerikleri değerlendirirken kendi politikalarını baz aldığını ve bu politikaların bazı siyasi görüşlerle daha uyumlu olduğunu söylüyor: “Örneğin, [paylaşılan içerik] bir siyasi nefret söylemini destekliyorsa Meta’nın nefret söylemi politikasına aykırı olduğu durumlarda daha çok müdahaleyle karşılaşacaktır.”

‘Medya özgürlüğü konusunda Türkiye zaten sorunlu’

Bu tür haberler geçen hafta da devam etti.  Albayrak Grubu’na ait GZT’de yayımlanan 5 Nisan tarihli "META'dan 14 Mayıs hamlesi" başlıklı haberde, Meta’nın 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimler için Seçim Operasyon Merkezi kurduğu ve bu merkezde Teyit Org gibi muhalif oluşumların yer aldığı belirtilerek "2008 ABD seçimlerini Barack Obama'ya kazandıran Mark Zuckerberg'in Türkiye'deki seçimlerle neden ilgilendiği merak konusu oldu" ifadesi yer aldı. Samsun yerelinde, iktidara yakın bir çizgide yayım yapan Akasyam adlı haber sitesinde 8 Nisan’da yayımlanan bir haberde ise sosyal medya hesaplarında seçmen algı operasyonları yapıldığı iddia edildi. Haberde, sosyal medya platformlarının Türkiye'deki seçim sürecine müdahale ettiği ve seçmen algısını yönlendirmeye çalıştığı öne sürüldü. Gürkan Özturan Basın ve Medya Özgürlüğü için Avrupa Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale Koordinatörü olan ve sivil toplum kuruluşu Freedom House’un internet özgürlüğü raporlarında Türkiye ile ilgili bölümlere de katkıda bulunan Gürkan Özturan, “Geleneksel medyanın ele geçirilmiş olduğu bir ortamda muhalefetin sosyal medyada daha aktif olması beklenen bir durumdur” diyor.  Özturan’a göre, bir algı operasyonu yapıldığına dair bir veri yok ancak geleneksel medyada görünürlüğü bulunmayan iktidar dışı medya, sosyal medyada biraz daha görünür olabilme şansını yakalıyor. Özturan, bunun basılı gazeteler, televizyonlar ya da radyolar için daha demokratik bir medya ortamı anlamına gelmediğinin de altını çiziyor: “Seçim sürecinde böyle bir iletişim orantısızlığı olması ve medya özgürlüğü konusunda zaten sorunlu olan Türkiye'de ele geçirilmiş bir medya ortamında seçime gidiyor olmak oldukça endişe verici. Umuyorum ki önümüzdeki yıllarda medya özgürlüğü ve çoğulculuğu adına olumlu adımlar atıldığını görebiliriz.”