Erişim engelleri başta Kürt basınını etkiliyor

Erişim engelleri başta Kürt basınını etkiliyor

Avukat Sercan Korkmaz ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, Kürt basınına yönelik internet sansürü uygulamalarını değerlendirdi

DENİZ TEKİN

Türkiye’de Kürt sorunu başta olmak üzere insan hakları ihlalleri, toplumsal sorunlar konusunda izlediği muhalif ve eleştirel yayın çizgisiyle 90’lı yıllardan bu yana baskıların hedefinde olan Kürt basını, çözüm sürecinin sona erdiği 24 Temmuz 2015’ten bu yana sistematik internet sansürü altında. Dicle Haber Ajansı (DİHA) Temmuz 2015’ten kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatıldığı Ekim 2016’ya kadar 50 kez, Jin Haber Ajansı’nın (JINHA) en az 10 kez, Azadiya WelatÖzgür Gündem, Özgürlükçü Demokrasi gazeteleri ile Dihaber, Gazete Şûjin, Fırat Haber Ajansı (ANF) web siteleri ve sosyal medya hesapları sayısız defa erişime engellendi. Kürt basın kurumlarının tamamına yakınının KHK’lerle kapatılmasının ardından 2017’de kurulan Mezopotamya Ajansı’na (MA) ait web sitesinin alan adları ve uzantıları bugüne kadar 35, Jinnews’ün 28, ve Yeni Yaşam gazetesinin ise iki defa erişime engellendi. Mezopotamya Ajansı’na (MA) yönelik son altı erişim engeli kararı “devlet aleyhine haber yapmak,” “kamu düzeninin korunması” ve “ağır eleştiri” gibi gerekçelerle alındı. Gerekçelere dayanak olarak gösterilen içeriklerin bazıları ise Diyarbakır valiliğinin patates dağıtması, Diyarbakır Barosunun köylülerin askerin kötü muamelesine ilişkin hazırladığı rapor ile cinsel istismar hakkındaki haberler oldu. Avukat Sercan Korkmaz ile Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFGD) Eş Başkanı Serdar Altan, internet sansürünün nedenlerini, gerekçelerini, sonuçlarını ve bununla başa çıkma yollarını değerlendirdi.

‘Kürt basınına yönelik hukuk dışı uygulamaların tarihsel bir sürekliliği var’

Kürt basınına yönelik erişim engeli davalarına bakan avukatlardan Korkmaz, çözüm sürecinin sona erdirilmesi ile birlikte Türkiye’de bir “yıkım hukuku” uygulandığını ve bunun etkilerinin başta Kürt basını olmak üzere çoğu muhalif çizgideki basın kuruluşu tarafından yoğun bir şekilde hissedildiğini belirtti. Kürt basınına yönelik baskıların “tarihsel bir sürekliliği” olduğunu ifade eden Korkmaz, şöyle konuştu: “Günümüzde değişen şey, Kürt basınının faaliyet alanını internet haberciliğine daha fazla kaydırmış olması sebebiyle soruşturmaların ve davaların da internet merkezli olarak yapılan haberlere yoğunlaşması. Günümüzde yaşanan her türlü hak ihlali anlık olarak internette açık kaynak şeklinde haberleştiriliyor ve dünyada internete erişimi olan herkes için ulaşılabilir oluyor.” Kemal Kurkut cinayetini ve Roboski katliamını hatırlatan Korkmaz, “Bunlar dünya üzerinde internete erişimi olan her Kürt veya ilgili için ulaşılabilir bir haberdi. Bu da doğal olarak insanlarda eskisinden daha yüksek bir duyarlılık ve tepki ortaya çıkarıyor. İşte devlet tarafından kullanılan ve uygulanan ‘erişime engelleme’ kavramının Kürt basını yönünden anlamı burada ortaya çıkıyor” dedi.

‘Kamu güvenliği kavramı tam bir kara delik’

Kürt basınına yönelik sansür, engelleme ve yaptırım kararlarının 5651 Sayılı İnternet Yasasına dayanarak alındığını söyleyen Korkmaz, yasanın 8/A maddesinde yer alan ‘kamu güvenliği’ kavramının “tam bir kara delik” olduğunu ifade etti. “Basınının yaptığı her haber bu kara deliğe atılıp sorgusuz sualsiz erişime engellenebiliyor” diyen Korkmaz, bir haberin kime veya neye göre ‘kamu güvenliği’ yönünden tehlike oluşturduğunun açıklanmadığını belirtti. Korkmaz, “Karara dayanak gösterilecek bir haber yok. Çünkü kararı veren yargı kurumunun böyle bir yükümlülüğü yokmuş gibi davranılıyor. Böyle bir yükümlülüğü varsa da bunu yerine getirmediği için hiçbir yaptırımla da karşılaşmayacağını çok iyi biliyor” diye konuştu.

‘Hak ihlalini kanıtlayana kadar sansür amacına ulaşmış oluyor’

Erişim engeli kararlarının daha çok Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından verildiğini hatırlatan Korkmaz, sitedeki haberin URL adresine değil sitenin tamamına erişim engelli getirildiğini söyledi. Hakimliklerin verdiği erişim engeli kararlarının kendilerine tebliğ edilmediğini, sitenin erişime engellendiğini ekranda görünen yazıdan öğrendiklerini vurgulayan Korkmaz, “Karardan haberdar etmiyorlar ama ‘karara itiraz etme hakkınız var’ diyorlar. Haberdar olmadığımız ve içeriğini bilmediğimiz bir karara nasıl itiraz edebiliriz?” diye sordu. Korkmaz, engelleme öncesi bir savunma dahi talep edilmediğini vurgulayarak, bu uygulamaların baştan sona hak ihlali olduğunu ifade etti ve ekledi: “Tabi siz bu hak ihlalini kanıtlayana, yargı kararıyla ortaya koyana kadar zaten uzun yıllar geçmiş oluyor. Yapılan sansür uygulaması da amacına ulaşmış oluyor.”

‘Yapılan itirazlardan tarihsel bir kayıt olmanın ötesinde hukuki bir yarar beklemiyoruz’

Korkmaz erişim engeli kararlarının en çok devlet kurumları ve görevlilerinin uygulamaları ile ortaya çıkan hak ihlalleri, devlet görevlilerinin yolsuzluk içeren faaliyetleri ve Türkiye’nin sınır ötesinde gerçekleştirdiği askeri harekâtlarla ilgili olduğunu belirtti. Yargının Kürt basını hakkında verdiği her erişim engeli kararına karşı gerekli itirazları, Anayasa Mahkemesi (AYM) başvurularını yaptıklarını belirten Korkmaz, bugüne kadar yapılan onlarca itirazın hiçbirinin kabul edilmediğini aktardı. Korkmaz yapılan başvuruların hukuki bir yarar sağlamasını veya basın özgürlüğü yönünden fark yaratacak bir uygulama ile sonuçlanmasını beklemediklerini belirterek şu yorumda bulundu: “Yaptığımız itirazlar değerlendirilmiyor ve dikkate alınmıyor. Özgürlük bilincinden uzak, güvenlikçi ve militarist temeldeki siyasi anlayış devam ettiği sürece de olumlu sonuç alabileceğimizi sanmıyorum. Yaptığımız itirazlar ve başvurular bu hâliyle tarihsel bir kayıt ve hakikate ulaşmak için kaynak oluşturuyor.”

‘Eskisinden farklı olarak otoriteler artık bir haberi tamamen engelleyemiyor’

AYM’nin 5,5 yıl boyunca 63 defa erişime engellenen Sendika.Org için verdiği ihlal kararına atıfta bulunan Korkmaz, “Tabi bu kararın Kürt basını yönünden uygulamada hiçbir olumlu etkisi olmadı. Özellikle de konu Kürt basını ise ne evrensel bir ilkelerin ne de uluslararası bir sözleşmenin bir önemi kalıyor” diye konuştu ve erişim engeli kararlarına karşı 2015 yılında AYM’ye yaptıkları başvurunun halen sonuçlanmadığını, kendilerinden sonra başvuru yapan başka haber sitelerinin başvurularının sonuçlandığını da ekledi. Dünyada internet haberciliğinin hızla gelişerek geleneksel medya ve yazılı medyanın yerini aldığını ifade eden Korkmaz medya alanındaki bu değişime ilişkin şöyle konuştu: “Yakın bir zamanda da hakim gazeteciliğin tamamen internet ve sosyal medya merkezli bir yapıya ulaşacağı kaçınılmaz bir gerçek. Devlet kurumları ve güvenlik bürokrasisi de bu gerçeğin farkında; yasak ve engellemelerden oluşan kurallarını internet gazeteciliği alanına uyarlamaya çalışıyor. Ancak eskisinden farklı olarak, otoritelerin bir haberi tamamen okurların erişimine engellemesi artık mümkün değil.”

‘Sahada engellenemeyen gazeteciler yargı kullanılarak engelleniyor’

DFGD Eş Başkanı Serdar Altan, Türkiye’de konu Kürt basını olduğunda baskıların daha da katlandığını, gazetecilerin işlerini yapamaz hâle getirilmek istendiğini belirtti. Kürt basınına yönelik erişim engeli kararlarını “iktidarın sahada engelleyemediği gazetecileri yargıyı kullanarak engelleme” olarak yorumlayan Altan, “Savaş politikalarının iç yüzünün kamuoyu tarafından görülmesini istemiyorlar. Kamuoyunun gerçekleri görmesini, duymasını istemiyorlar. Yaptıkları hukuksuzlukların üstünü örtmeye çalışıyorlar” diyor.

‘Patates haberi nedeniyle kamu düzeni nasıl bozuluyor?’

Kürt basınına yönelik internet sansürün “millî güvenlik” ve “kamu düzeninin korunması” “terör” gibi gerekçelere dayandırılmasını eleştiren Altan şöyle konuştu: “Valiliğin dağıttığı patates haberi ile ‘milli güvenlik’ nasıl tehdit ediliyor veya ‘kamu düzeni’ nasıl bozuluyor?” İnternet sansürünün basın özgürlüğü açısından kabul edilecek bir yönünün olmadığını vurgulayan Altan, Kürt gazetecilerin bu baskılara rağmen “adeta tüneller kazarak, yasaklar ve engellemelerin etrafından dolanarak” gazetecilik yapmaya devam ettiklerini belirtti. Altan, “Bu çok değerli bir çaba, bir çalışmadır. Bu nedenle ne yaparlarsa yapsınlar Kürt basınını, özgür gazetecileri susturup engelleyemeyecekler” diye konuştu.